Ancak barış ve kalkınmanın önündeki belirsizlikler de
aynı şekilde artmaktadır. Dünya sükunetten çok uzak durumdadır. Adil ve
rasyonellikten uzak olan eski uluslararası siyasi ve ekonomik düzenin temelden
değişmesi gereklidir. Dünyada ekonomik kalkınma dengesiz bir şekilde
gerçekleşmektedir. Kuzey ve Güney arasındaki fark giderek açılmaktadır.
Gelişmekte olan ülkeler ekonomik küreselleşme sürecinden çok az kazanç elde
etmiştir ve bu ülkelerden bazıları tamamen marjinalleşme tehdidi altındadır.
Uluslararası ilişkilerde demokrasiden bahsetmek pek mümkün değildir ve hegemonya
ve güç politikasına bağlı siyasetlere ilişkin yeni belirtiler ortaya
çıkmıştır. Bazı bölgelerde etnik, dini ya da bölgesel kaynaklı ya da diğer
konularda ortaya çıkan anlaşmazlıklar zaman zaman silahlı çatışmalara hatta iç
savaşlara kadar varmaktadır. Terörizm, sınır aşan suçlar, çevresel bozulma,
uyuşturucu kaçakçılığı ve diğer geleneksel olmayan güvenlik tehditleri her geçen
gün daha fazla bahsedilir olmuştur. Özellikle terörizm hem küresel hem de
bölgesel güvenliğe karşı gerçek bir tehdit haline gelmiş bulunmaktadır.
Dünya güvenliğine yönelik tehdit çeşitli şekillerde gerçekleşmekte ve küresel
boyuta ulaşmakta ve bu da ülkelerin güvenlik konusunda ortak çıkarlarını
artırmaktadır. Bir açıdan insanoğulunun gelişimi karşılıklı öğrenme ve özümseme
sürecidir. Çeşitliliğe saygı ve farklı etnik kökenlere, dinlere, değerlere ve
medeniyetlere daha fazla anlayış gösterilmesi, farklı insanların birbirini
anlamasına ve birarada uyum içinde yaşamlarına katkıda bulunacaktır. Diyalog,
karşı karşıya gelmekten daha iyidir. Diyalog yoluyla karşılıklı güvenin
artırılması, işbirliği yoluyla ortak güvenliğin tesis edilmesi ve yeni güvenlik
kavramının geliştirilmesi yüzyılımızın gereklilikleri haline gelmiştir.
Çin, yeni güvenlik kavramının güçlü savunucularındandır. Çin’e göre yeni
güvenlik kavramının özünde karşılıklı güven, karşılıklı yarar, eşitlik ve
eşgüdüm yer almalıdır.
Karşılıklı güven, tüm ülkelerin ideoloji ve sosyal sistem farklılıklarını
aşmaları, soğuk savaş ve güç politikasına bağlı siyasetleri bir kenara
bırakmaları ve karşılıklı şüphe ve düşmanca tavırlardan uzak durmaları anlamına
gelmektedir. Ülkeler sık sık karşılıklı diyaloğa girmeli, birbirlerinin güvenlik
ve savunma politikaları ile büyük çaplı operasyonları hakkında karşılıklı görüş
alışverişinde bulunmalıdır.
Karşılıklı yarar, tüm ülkelerin küreselleşme çağında sosyal kalkınmanın
gereklerini yerine getirmeleri, birbirlerinin güvenlik çıkarlarına saygı
göstermeleri ve ortak güvenliğe erişme çerçevesinde kendi güvenlik çıkarlarının
gerçekleşmesini sağlarken, diğerlerinin güvenliği için gerekli koşulları
yaratmaları anlamına gelmektedir.
Eşitlik, küçük ya da büyük tüm ülkelerin uluslararası toplumun eşit üyeleri
olduğu, birbirlerine saygı duymaları, eşit esasta davranmaları, birbirlerinin
içişlerine müdahale etmekten kaçınmaları ve uluslararası ilişkilerde
demokratikleşmeyi teşvik etmeleri anlamına gelmektedir.
Eşgüdüm, tüm ülkelerin anlaşmazlıkları müzakereler aracılığıyla barışçı
yöntemlerle çözmeye çalışmaları, olası tehlikelerin üstesinden gelinebilmesi
için kendilerini büsbütün olarak ilgilendiren güvenlik konularında geniş çaplı
ve derinlemesine bir eşgüdüm sağlamaları ve savaş ve çatışmaları önlemeye
çalışmaları anlamına gelmektedir.
Uluslararası güvenlik işbirliği, dünya ve bölge barışı ile istikrarında
giderek artan bir rol oynamaktadır. Çin hükümeti, uluslararası güvenlik
işbirliğine büyük önem vermekte, aktif bir şekilde katılım sağlamakta ve BM
Şartı, Barış İçinde Birlikte Yaşamanın 5 İlkesi ve uluslararası ilişkilerde
evrensel kabul görmüş diğer normlar esasında uluslararası güvenlik işbirliğinin
geliştirilmesini desteklemektedir. Şimdi Çin hükümetinin bölgesel güvenlik
işbirliği, terörle mücadele ve silahların kontrolü konularındaki görüşlerini
aktarmaya çalışacağım.
Bölgesel güvenlik işbirliği
Asya-Pasifik ülkeleri arasında diyalog ve işbirliği başlatılması Çin’in
Asya-Pasifik bölgesinin güvenliğine ilişkin politikası ile iyi komşuluk
ilişkileri ve dostluk politikasının ayrılmaz bir parçasını teşkil etmektedir.
Bölgesel işbirliğini güçlendirmeye çok çaba sarfeden Çin, Asya’da güvenlik
işbirliğini derinleştirmede olumlu bir rol oynamaktadır.
Haziran 2001 tarihinde Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve
Özbekistan Şanghay İşbirliği Örgütü’nü çok taraflı bölgesel işbirliği teşkilatı
olarak kurmuştur Haziran 2002 tarihinde gerçekleştirilen Şanghay İşbirliği
Örgütü St. Petersburg Zirvesi’nde, altı ülkenin devlet başkanları üç önemli
yasal ve siyasi belgeye imza koymuştur.
Şanghay İşbirliği Örgütü yeni bir güvenlik kavramı, bölgesel işbirliği için
yeni bir model ve devletler arası ilişkilerde yeni bir tür geliştirmiştir.
Askeri alanda güven ve işbirliğini güçlendirmiş, terör, ayrımcılık ve aşırılıkla
mücadelede sağlam bir işbirliğini teşvik etmiş, uluslararası anlaşmazlıkların
önlenmesi ve barışçıl yollarla çözülmesinde karşılıklı yardımlaşma yapılmasında
görüş birliğine varmıştır. Şanghay İşbirliği Örgütü karşılıklı güven, karşılıklı
yarar, eşitlik, danışmanlık, çeşitliliğe saygı, birlikte kalkınma arzusu
ilkelerinden oluşan “Şanghay Ruhunu” desteklemekte ve adil ve makul bir
ulyuslararası siyasi ve ekonomik düzenin oluşturulmasını teşvik etmekte ve bunun
bir sonucu olarak da bölgesel güvenlik ve istikrarın geliştirilmesine katkıda
bulunmaktadır.
Çin, Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’nın (CICA)
amaçlarını ve güven ve işbirliğinin güçlendirilmesi ile bölgesel güvenliğin
korunması ilkelerini onaylamaktadır. Çin CICA’ya üye tüm ülkelerle yapıcı ve
dostane işbirliği ilişkileri geliştirmektedir. Haziran 2002 tarihinde ilk CICA
zirvesinde Alma-Ata Belgesi ve Terörün Ortadan Kaldırılması ve Medeniyetler
Arasında Diyaloğun Teşvik Edilmesi Bildirgesi kabul edilmiştir. CICA,
faaliyetlerinde önemli başarılara imza atmıştır.
Çin ASEAN Bölgesel Forumu ARF’nin sürekli gelişimi çerçevesinde hedeflerine
ulaşmasını desteklemektedir. Çin düzenli olarak ARF’ye yıllık güvenlik
raporlarını sunmaktadır. Güney Doğu Asya Devletleri, Çin, Japonya ve Kore
Cumhuriyeti (10+3) arasındaki işbirliği Doğu Asya ülkeleri arasında birbirini
anlama, karşılıklı güven, yarar ve işbirliğinin artırılması için yapıcı bir
araçtır. Çin bu işbirliğine çok büyük değer vermekte ve aktif bir katılım
sağlamaktadır.
Terörle mücadelede işbirliği
Son yıllarda, terör faaliyetlerinde kayda değer bir artış olmuş, dünya barışı
ve gelişimi gerçek bir tehditle karşı karşıya kalmıştır. Çin de terör mağduru
bir ülkedir. Bazı bölücü ve terörist odaklar, Çin’deki tüm etnik gruplara mensup
kişilerin mal ve can güvenliği ile ülkenin sosyal istikrarı açısından ciddi bir
tehdit oluşturmaktadır. Çin hükümeti her zaman her tür terörün karşısında olmuş,
terörist faaliyetleri kınamış ve terörle mücadelede etkin önlemler almıştır.
Çin Hükümeti, uluslararası terör faaliyetlerinin önlenmesi ve bu
faaliyetlerle mücadele edilmesinde elele verilmesi gerektiği kanısındadır.
Terörle mücadele gerçekçi deliller, net hedefler ve BM Sözleşmesi’nde belirtilen
amaç ve ilkeler ile uluslararası huikuktan doğun uygulamaların gözetilmesini
gerektirir. Bu açıdan, BM ve Güvenlik Konseyi’nin öncü rolü tam olarak
desteklenmeli ve alınan tüm tedbirler uzun vadede bölge ve dünya barışının
korunmasına vesile olmalıdır. Terör belli bir ulus ya da dine atfedilmemeli;
bununla birlikte, terörle mücadelede çifte standartlara da yer olmamalıdır.
Terörle mücadelede, terörün hem belirtileri, hem de temel nedenleri ele
alınmalı, özellikle kalkınma meselesinin çözümlenmesi, Kuzey-Güvey arasındaki
farkın kapatılması ve dine dayalı çatışmaların sona erdirilmesi için kapsamlı
çözümler geliştirilmelidir.
Çin, Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen terörle
mücadeleyle ilgili bir dizi kararı desteklemekte ve kararlı bir şekilde
uygulamaktadır. Çin, terörle mücadelede uluslararası işbirliğinin mali alanda da
yürütülmesine büyük önem atfetmektedir. Çin kara parayla mücadele geçici çalışma
grubuna üye olmasa da, grubun çalışmalarına sürekli esasta destek vermektedir.
Silahlanmanın kontrolü
Çin, çok taraflı olarak yürütülen silahlanmanın kontrolü, silahsızlanma ve
nükleer silahların yayılmasının önlenmesi faaliyetlerinin uluslararası toplumun
geleceğine olan önemi kapsamında, 3 konuya öncelik verilmesi gerektiği
görüşündedir.
Öncelikle, silahlanmanın kontrolü, silahsızlanma ve nükleer silahların
yayılmasının önlenmesine yönelik uluslararası antlaşmalar rejiminin sağlanması.
Yıllar içinde gelişen ve küresel güvenlik düzeninin önemli bir parçası haline
gelen bu rejimin korunması gerekmektedir.
İkinci olarak, silahlanmanın kontrolü, silahsızlanma ve nükleer silahların
yayılmasının önlenmesine yönelik devam etmekte olan çok taraflı sürecin sürekli
olarak geliştirilmesi. Bu bağlamda “Terör ve kitle imha silahları”, “radyoaktif
silahlar” ve “silahlanmanın kontrolü, silahsızlanma ve nükleer silahların
yayılmasının önlenmesine ilişkin uluslararası antlaşmaların gözetilmesi” gibi
yeni kavramların tartışılıp ele alınması şarttır.
Üçüncü olarak, uluslararası nükleer silahların yayılmasının önlenmesi
rejiminin sürekli esasta geliştirilmesi. Kitle imha silahlarının yaygınlaşması
ve teröristler tarafından daha geniş imkanlarla kullanılabilmesiyle,
uluslararası barış ve güvenlik daha ciddi ve gerçekçi tehditlerle karşı karşıya
kalmıştır. O nedenle, ülkelerin bu güçlüklerle başetmede daha yakın işbirliği
yapması çok önemlidir. Nükleer silahların yayılmasının önlenmesinin ana amacı
çeşitli bölgelerde ve dünya çapında barış ve güvenliği tesis ve teşvik etmektir.
Mevcut uluslararası hukuk çerçevesinde siyasi ve diplomatik kanallardan çözümler
aranmalıdır.
Çin, bağımsız ve barışçı bir dış politikası gütmektedir. Çin halkı,
ülkelerini kalkındırma yolunda barışa dayalı bir uluslararası ortam
istemektedir. Burada şunu belirtmek istiyorum. Evet, Çin hızla büyüyen bir
ülkedir. Ama Çin hiçbir zaman bir süper devlet olmayacaktır. Eğer Çin, bir süper
devlet olursa, bütün dünyayla birlikte onu devirmeye çalışacağız.
Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözleri bizim özlemlerimizi de dile
getiren sözlerdir. Avrupa-Asya kıtasının iki önemli ülkesi olan Çin ve
Türkiye’nin güvenlik alanındaki işbirliklerini derinleştireceklerini ve bölgenin
barış ve güvenliğini pekiştirmek için ortak çaba göstereceklerini umuyorum.