Ìåæäóíàðîäíîå Åâðàçèéñêîå Äâèæåíèå
“Yurtta sulh, cihanda sulh” Çin’in de şiari. / Song Aiguo
    15 ÿíâàðÿ 2005, 21:01
 

“Yurtta sulh, cihanda sulh” Çin’in de şiari

 Song Aiguo'un 4-5 Aralık 2004 Gazi Üniversitesi'nde yapılan "Avrasya Sempozyumu"nda yaptığı konuşması.

Çin’in güvenlik politikaları ve uygulamaları ile ilgili bir konuşma yapmak üzere bu toplantıya davet edilmekten büyük mutluluk duymaktayım. Avrupa-Asya kıtası iki dünya savaşında da cephe olmuş ve bu geniş alanda yaşayan insan toplulukları savaş dönemlerinde büyük kayıplara uğramıştır. Asya’da bulunan bir ülke olarak Çin aynı acı geçmişi yaşamıştır. Bu bağlamda Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan bir ülke olan Türkiye’de barış ve güvenlik konulu olan bu toplantının gerçekleştiriliyor olmasından duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim.

Şimdi Çin’in barış ve güvenliğe bakış açısı ile ilgili bazı hususlara değinmek istiyorum. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle dünya yeni bir çağa girdiğinden bu yana uluslararası koşullarda köklü değişiklikler yaşanmaktadır. Barış ve kalkınma bu yüzyılın ana konuları olmuş ve olmaya devam etmektedir. Dünyanın barışa ihtiyacı var, uluslar kalkınmayı arzuluyor, toplumlar ilerlemek istiyor, tüm bunlar günümüzün karşı konulmaz eğilimleridir.


Song Aiguo

Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi

Atıflar:

Demirel ve Denktaş'lı Avrasya buluşması

Ancak barış ve kalkınmanın önündeki belirsizlikler de aynı şekilde artmaktadır. Dünya sükunetten çok uzak durumdadır. Adil ve rasyonellikten uzak olan eski uluslararası siyasi ve ekonomik düzenin temelden değişmesi gereklidir. Dünyada ekonomik kalkınma dengesiz bir şekilde gerçekleşmektedir. Kuzey ve Güney arasındaki fark giderek açılmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler ekonomik küreselleşme sürecinden çok az kazanç elde etmiştir ve bu ülkelerden bazıları tamamen marjinalleşme tehdidi altındadır. Uluslararası ilişkilerde demokrasiden bahsetmek pek mümkün değildir ve hegemonya ve güç politikasına bağlı siyasetlere ilişkin yeni belirtiler ortaya çıkmıştır. Bazı bölgelerde etnik, dini ya da bölgesel kaynaklı ya da diğer konularda ortaya çıkan anlaşmazlıklar zaman zaman silahlı çatışmalara hatta iç savaşlara kadar varmaktadır. Terörizm, sınır aşan suçlar, çevresel bozulma, uyuşturucu kaçakçılığı ve diğer geleneksel olmayan güvenlik tehditleri her geçen gün daha fazla bahsedilir olmuştur. Özellikle terörizm hem küresel hem de bölgesel güvenliğe karşı gerçek bir tehdit haline gelmiş bulunmaktadır.

Dünya güvenliğine yönelik tehdit çeşitli şekillerde gerçekleşmekte ve küresel boyuta ulaşmakta ve bu da ülkelerin güvenlik konusunda ortak çıkarlarını artırmaktadır. Bir açıdan insanoğulunun gelişimi karşılıklı öğrenme ve özümseme sürecidir. Çeşitliliğe saygı ve farklı etnik kökenlere, dinlere, değerlere ve medeniyetlere daha fazla anlayış gösterilmesi, farklı insanların birbirini anlamasına ve birarada uyum içinde yaşamlarına katkıda bulunacaktır. Diyalog, karşı karşıya gelmekten daha iyidir. Diyalog yoluyla karşılıklı güvenin artırılması, işbirliği yoluyla ortak güvenliğin tesis edilmesi ve yeni güvenlik kavramının geliştirilmesi yüzyılımızın gereklilikleri haline gelmiştir.

Çin, yeni güvenlik kavramının güçlü savunucularındandır. Çin’e göre yeni güvenlik kavramının özünde karşılıklı güven, karşılıklı yarar, eşitlik ve eşgüdüm yer almalıdır.

Karşılıklı güven, tüm ülkelerin ideoloji ve sosyal sistem farklılıklarını aşmaları, soğuk savaş ve güç politikasına bağlı siyasetleri bir kenara bırakmaları ve karşılıklı şüphe ve düşmanca tavırlardan uzak durmaları anlamına gelmektedir. Ülkeler sık sık karşılıklı diyaloğa girmeli, birbirlerinin güvenlik ve savunma politikaları ile büyük çaplı operasyonları hakkında karşılıklı görüş alışverişinde bulunmalıdır.

Karşılıklı yarar, tüm ülkelerin küreselleşme çağında sosyal kalkınmanın gereklerini yerine getirmeleri, birbirlerinin güvenlik çıkarlarına saygı göstermeleri ve ortak güvenliğe erişme çerçevesinde kendi güvenlik çıkarlarının gerçekleşmesini sağlarken, diğerlerinin güvenliği için gerekli koşulları yaratmaları anlamına gelmektedir.

Eşitlik, küçük ya da büyük tüm ülkelerin uluslararası toplumun eşit üyeleri olduğu, birbirlerine saygı duymaları, eşit esasta davranmaları, birbirlerinin içişlerine müdahale etmekten kaçınmaları ve uluslararası ilişkilerde demokratikleşmeyi teşvik etmeleri anlamına gelmektedir.

Eşgüdüm, tüm ülkelerin anlaşmazlıkları müzakereler aracılığıyla barışçı yöntemlerle çözmeye çalışmaları, olası tehlikelerin üstesinden gelinebilmesi için kendilerini büsbütün olarak ilgilendiren güvenlik konularında geniş çaplı ve derinlemesine bir eşgüdüm sağlamaları ve savaş ve çatışmaları önlemeye çalışmaları anlamına gelmektedir.

Uluslararası güvenlik işbirliği, dünya ve bölge barışı ile istikrarında giderek artan bir rol oynamaktadır. Çin hükümeti, uluslararası güvenlik işbirliğine büyük önem vermekte, aktif bir şekilde katılım sağlamakta ve BM Şartı, Barış İçinde Birlikte Yaşamanın 5 İlkesi ve uluslararası ilişkilerde evrensel kabul görmüş diğer normlar esasında uluslararası güvenlik işbirliğinin geliştirilmesini desteklemektedir. Şimdi Çin hükümetinin bölgesel güvenlik işbirliği, terörle mücadele ve silahların kontrolü konularındaki görüşlerini aktarmaya çalışacağım.

Bölgesel güvenlik işbirliği

Asya-Pasifik ülkeleri arasında diyalog ve işbirliği başlatılması Çin’in Asya-Pasifik bölgesinin güvenliğine ilişkin politikası ile iyi komşuluk ilişkileri ve dostluk politikasının ayrılmaz bir parçasını teşkil etmektedir. Bölgesel işbirliğini güçlendirmeye çok çaba sarfeden Çin, Asya’da güvenlik işbirliğini derinleştirmede olumlu bir rol oynamaktadır.

Haziran 2001 tarihinde Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan Şanghay İşbirliği Örgütü’nü çok taraflı bölgesel işbirliği teşkilatı olarak kurmuştur Haziran 2002 tarihinde gerçekleştirilen Şanghay İşbirliği Örgütü St. Petersburg Zirvesi’nde, altı ülkenin devlet başkanları üç önemli yasal ve siyasi belgeye imza koymuştur.

Şanghay İşbirliği Örgütü yeni bir güvenlik kavramı, bölgesel işbirliği için yeni bir model ve devletler arası ilişkilerde yeni bir tür geliştirmiştir. Askeri alanda güven ve işbirliğini güçlendirmiş, terör, ayrımcılık ve aşırılıkla mücadelede sağlam bir işbirliğini teşvik etmiş, uluslararası anlaşmazlıkların önlenmesi ve barışçıl yollarla çözülmesinde karşılıklı yardımlaşma yapılmasında görüş birliğine varmıştır. Şanghay İşbirliği Örgütü karşılıklı güven, karşılıklı yarar, eşitlik, danışmanlık, çeşitliliğe saygı, birlikte kalkınma arzusu ilkelerinden oluşan “Şanghay Ruhunu” desteklemekte ve adil ve makul bir ulyuslararası siyasi ve ekonomik düzenin oluşturulmasını teşvik etmekte ve bunun bir sonucu olarak da bölgesel güvenlik ve istikrarın geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır.

Çin, Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’nın (CICA) amaçlarını ve güven ve işbirliğinin güçlendirilmesi ile bölgesel güvenliğin korunması ilkelerini onaylamaktadır. Çin CICA’ya üye tüm ülkelerle yapıcı ve dostane işbirliği ilişkileri geliştirmektedir. Haziran 2002 tarihinde ilk CICA zirvesinde Alma-Ata Belgesi ve Terörün Ortadan Kaldırılması ve Medeniyetler Arasında Diyaloğun Teşvik Edilmesi Bildirgesi kabul edilmiştir. CICA, faaliyetlerinde önemli başarılara imza atmıştır.

Çin ASEAN Bölgesel Forumu ARF’nin sürekli gelişimi çerçevesinde hedeflerine ulaşmasını desteklemektedir. Çin düzenli olarak ARF’ye yıllık güvenlik raporlarını sunmaktadır. Güney Doğu Asya Devletleri, Çin, Japonya ve Kore Cumhuriyeti (10+3) arasındaki işbirliği Doğu Asya ülkeleri arasında birbirini anlama, karşılıklı güven, yarar ve işbirliğinin artırılması için yapıcı bir araçtır. Çin bu işbirliğine çok büyük değer vermekte ve aktif bir katılım sağlamaktadır.

Terörle mücadelede işbirliği

Son yıllarda, terör faaliyetlerinde kayda değer bir artış olmuş, dünya barışı ve gelişimi gerçek bir tehditle karşı karşıya kalmıştır. Çin de terör mağduru bir ülkedir. Bazı bölücü ve terörist odaklar, Çin’deki tüm etnik gruplara mensup kişilerin mal ve can güvenliği ile ülkenin sosyal istikrarı açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Çin hükümeti her zaman her tür terörün karşısında olmuş, terörist faaliyetleri kınamış ve terörle mücadelede etkin önlemler almıştır.

Çin Hükümeti, uluslararası terör faaliyetlerinin önlenmesi ve bu faaliyetlerle mücadele edilmesinde elele verilmesi gerektiği kanısındadır. Terörle mücadele gerçekçi deliller, net hedefler ve BM Sözleşmesi’nde belirtilen amaç ve ilkeler ile uluslararası huikuktan doğun uygulamaların gözetilmesini gerektirir. Bu açıdan, BM ve Güvenlik Konseyi’nin öncü rolü tam olarak desteklenmeli ve alınan tüm tedbirler uzun vadede bölge ve dünya barışının korunmasına vesile olmalıdır. Terör belli bir ulus ya da dine atfedilmemeli; bununla birlikte, terörle mücadelede çifte standartlara da yer olmamalıdır. Terörle mücadelede, terörün hem belirtileri, hem de temel nedenleri ele alınmalı, özellikle kalkınma meselesinin çözümlenmesi, Kuzey-Güvey arasındaki farkın kapatılması ve dine dayalı çatışmaların sona erdirilmesi için kapsamlı çözümler geliştirilmelidir.

Çin, Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen terörle mücadeleyle ilgili bir dizi kararı desteklemekte ve kararlı bir şekilde uygulamaktadır. Çin, terörle mücadelede uluslararası işbirliğinin mali alanda da yürütülmesine büyük önem atfetmektedir. Çin kara parayla mücadele geçici çalışma grubuna üye olmasa da, grubun çalışmalarına sürekli esasta destek vermektedir.

Silahlanmanın kontrolü

Çin, çok taraflı olarak yürütülen silahlanmanın kontrolü, silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi faaliyetlerinin uluslararası toplumun geleceğine olan önemi kapsamında, 3 konuya öncelik verilmesi gerektiği görüşündedir.

Öncelikle, silahlanmanın kontrolü, silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesine yönelik uluslararası antlaşmalar rejiminin sağlanması. Yıllar içinde gelişen ve küresel güvenlik düzeninin önemli bir parçası haline gelen bu rejimin korunması gerekmektedir.

İkinci olarak, silahlanmanın kontrolü, silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesine yönelik devam etmekte olan çok taraflı sürecin sürekli olarak geliştirilmesi. Bu bağlamda “Terör ve kitle imha silahları”, “radyoaktif silahlar” ve “silahlanmanın kontrolü, silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesine ilişkin uluslararası antlaşmaların gözetilmesi” gibi yeni kavramların tartışılıp ele alınması şarttır.

Üçüncü olarak, uluslararası nükleer silahların yayılmasının önlenmesi rejiminin sürekli esasta geliştirilmesi. Kitle imha silahlarının yaygınlaşması ve teröristler tarafından daha geniş imkanlarla kullanılabilmesiyle, uluslararası barış ve güvenlik daha ciddi ve gerçekçi tehditlerle karşı karşıya kalmıştır. O nedenle, ülkelerin bu güçlüklerle başetmede daha yakın işbirliği yapması çok önemlidir. Nükleer silahların yayılmasının önlenmesinin ana amacı çeşitli bölgelerde ve dünya çapında barış ve güvenliği tesis ve teşvik etmektir. Mevcut uluslararası hukuk çerçevesinde siyasi ve diplomatik kanallardan çözümler aranmalıdır.

Çin, bağımsız ve barışçı bir dış politikası gütmektedir. Çin halkı, ülkelerini kalkındırma yolunda barışa dayalı bir uluslararası ortam istemektedir. Burada şunu belirtmek istiyorum. Evet, Çin hızla büyüyen bir ülkedir. Ama Çin hiçbir zaman bir süper devlet olmayacaktır. Eğer Çin, bir süper devlet olursa, bütün dünyayla birlikte onu devirmeye çalışacağız.

Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözleri bizim özlemlerimizi de dile getiren sözlerdir. Avrupa-Asya kıtasının iki önemli ülkesi olan Çin ve Türkiye’nin güvenlik alanındaki işbirliklerini derinleştireceklerini ve bölgenin barış ve güvenliğini pekiştirmek için ortak çaba göstereceklerini umuyorum.


  
Ìàòåðèàë ðàñïå÷àòàí ñ èíôîðìàöèîííî-àíàëèòè÷åñêîãî ïîðòàëà "Åâðàçèÿ" http://med.org.ru
URL ìàòåðèàëà: http://med.org.ru/article/2167